Erdoğan'ın AKP üyeliği düşürülmelidir

Korona virüs can alıyor siyasi bir virüs ise can yakıyor. Türk siyasetinde ağır söz, ağır eleştiri, hakaret ve küfür hep vardı ama...

Türk siyasi hayatına ağır bir virüs 16 Nisan referandumu sonucunda bulaştı.

"Partili Cumhurbaşkanı" demokrasimiz için en tehlikeli virüs haline geldi.

Bu virüsün tehlikesini gören akil hukukçular, gazeteciler, öğretim üyeleri, uzmanlar günlerce televizyonların canlı yayınlarında vatandaşları uyardılar.

AKP ve MHP tarafından hazırlanan ve toplumsal mutabakat oluşmadan apar topar parmak hesabı ile Meclis'ten geçirilen ve 16 Nisan'da "Türkiye'nin Bekası tehlikede" diye halka bu yalan yutturulan "Tek Adam Rejimi" ülkemizi görüyorsunuz ne hale getirdi.

Defalarca yazdım ki;

Cumhurbaşkanı icraatın başıdır, eleştirilmez değildir.

Meclis grup toplantısında konuşan Recep Tayyip Erdoğan, AKP genel başkanıdır. Söylediği sözler eleştirilmez değildir, siyaseten yanıtsız bırakılacak da değildir.

AKP resmi web sitesinde şu başlık yer aldı:

"Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan,  TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu"

Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu için sarf ettiği kelimeler malum...

CHP'li Özkoç da aynı kelimeleri Erdoğan'a verdiği yanıtta sarf etti...

Önce şu püf noktasına dikkatinizi çekeyim:

Cumhurbaşkanlığı resmi web sitesinde Erdoğan'ın AKP grubunda yaptığı konuşma yer almamaktadır.

Erdoğan'ın, Kılıçdaroğlu'na bu hakaretleri, AKP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığının hukuki delilidir.

Bakın AKP'liler bu kelimeler konusunda nasıl itiraflarda bulundular:

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay:

"Edep dışı ifadeler." 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın:

"Bugün edilen o sözler söz değildir, bir insana ait olabilecek sözler değildir."

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül:

- "Engin Özkoç, yaptıklarının hukukta bir karşılığı olduğunu görecek. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı fezlekeyi derhal Meclis'e göndereceğiz."

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik:

"Bu sözleri misliyle iade ediyoruz, istifaya davet ediyoruz"

AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu:

"Sözlerini misliyle kendisine iade ediyoruz."

TBMM eski Başkanı Binali Yıldırım:

"Ağza alınmayacak hakaretler."

Değerli okurlarım,

Erdoğan'ın kullandığı kelimelere Özkoç aynı kelimelerle yanıt verdi.

AKP'liler aslında koro halinde farkına varmadan Erdoğan'ı da eleştiriyorlar.

Allah'ın CHP'lilere bir lütfudur bu ifadeleri…

Bana göre Erdoğan, bu kelimeleri kullanarak hata yapmıştır ki bumerang gibi dönüp kendisine yöneltilmiştir.

İnsanlar kendisine söylenmesini istemediği bir sözü başkalarına söylememelidir…

Değerli okurlarım,

Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilince Anayasa hükmü gereği Meclis Genel Kurulunda şu yemini etti:

"Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim."

Defalarca yazdım tekrar yazayım.

16 Nisan değişikliği ile anayasanın 101. maddesinin son fıkrasındaki şu hüküm anayasadan çıkartıldı:

"Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer."

Erdoğan, 2014 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle istifa ettiği AKP'ye üye ve genel başkan oldu.

Ancak Anayasa Profesörü Burhan Kuzu da, sarayın yandaş hukukçuları da anayasanın, "tarafsızlık" hükmünü kaldırmayı unuttular.

Anayasamızı lütfen baştan sona kadar okuyun "Cumhurbaşkanı parti üyesi olabilir" diye bir hüküm bulabilecek misiniz?

Yukarıda yazdığım "tarafsızlık" yemini hükmü varken;

1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Erdoğan'ın parti üyeliğini düşürmesi gerekir.

2.  CHP'nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına Erdoğan'ın parti üyeliğinin silinmesi için başvurması gerekir.

3. CHP'nin Anayasa Mahkemesine "Cumhurbaşkanının parti üyesi olması Anayasaya aykırıdır" diye dava açması gerekir.

İşte bu anayasal gerçekler doğrultusunda diyorum ki;

"Partili cumhurbaşkanı" virüsü, demokrasimizden temizlenmelidir.

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları