Son dinlediği marş İstiklal Marşı'ydı

Dünyanın hayranlık duyduğu, gelmiş, geçmiş en büyük örnek lider, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü sevgi, saygı ve özlemle bir kez daha

10 Kasım Atamızı anma törenlerini, Türkiye'nin her bir köşesinden gelen haberleri gururla takip ettim.

Milyonların akın ettiği, Dolmabahçe, Anıtkabir, Selanik'ten ekrana insan seli muhteşemdi.

Her yaş grubundan herkes tek bir yürek için bir araya geldik.

Atamıza şükranlarımızı sunduk. Bu duygu gerçekten anlatılmaz yaşanır. 

Atamızı, bayrağımızı gördüğümde hiç dayamam. Gözlerim dolu dolu olur.

Bu koca sevgiyi gerçekten anlatmaya kelimeler yetmez.

Yıllar önce, Tarihçi Yazar Muhittin Nalbantoğlu ile yaptığımız program ve sohbetlerde Atamızla ilgili birçok yayın hazırlamıştık.

Büyük lideri aylar öncesinden heyecanla anlatmaya, bilinmeyen yönlerini konuşurduk.

İşte o sohbetlerde biri, Atatürk'ün gözyaşları içinde gençliğe yaptığı vasiyeti ve vedası  Muhittin Nalbantoğlunun kendi kaleminden sizlerle paylaşıyorum...

***

Bilindiği gibi Atatürk'ün ünlü Nutuk'unun sonunda yer alan Gençliğe Hitabe aynı zamanda onun bir siyasi vasiyeti mahiyetindedir. Bu ünlü Nutuk, hemen hiçbir dünya liderinin yazamayacağı kadar güzel, ihtişamlı ve derin manalı bir hitabedir. Türk Kurtuluş Savaşının da birinci elden yapılan geniş bir açıklamasını kapsayan ve okunması bir hafta kesintisiz süren hitabenin sonu bu vasiyet ile tamamlanmaktadır. Kendi el yazısı ile de tam metni bugün elimizde bulunan bu güzel ve emsalsiz vasiyetinin Çankaya Akademisi toplantılarında daha önce okunduğunu bilmekteyiz. Kürsüden bütün Türk milletine okunmasından bir gün önceki toplantıda Çankaya yaranını da toplayarak bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından arkadaşlarına önceden okunmuştur. Fikirleri alınmıştır. O tarihi toplantıya katılanlardan bizzat dinlediğim bu emsalsiz toplantı sırasında bu ünlü vasiyetin okunmasında Atatürk'ün gözyaşlarını tutamayıp ağladığı anlatılmıştır. Aradan yıllar geçtikten sonra da ölümünden çok kısa bir süre önce -ki sağlığında gördüğü son Cumhuriyet Bayramıdır- Dolmabahçe Sarayı'ndaki hasta yatağında bitkin bir halde yatarken Türk gençliği ile vedasında da onun çok duygulanarak ağladığını başında bulunan hekimleri doğrulamışlardır. Bu olayın tanıklarının anlattıkları bu olayı 1963 yılında yazıp yayınladığım  "İstiklal Marşımızın Tarihi"  adlı eserimde ben yayınlamıştım. Ve yine orada da belirttiğim gibi Atatürk'ün son dinlediği marş da İstiklal Marşı olmuştur.

Çünkü olay onun ölümünden on gün öncesi meydana gelmiştir. Cumhuriyetin onbeşinci yılı kutlanmaktadır. Her gün birbirinden güzel törenler yapılmakta, marşlar söylenmekte, cumhuriyet baloları, konferanslar ve gösteriler yapılmaktadır. Atatürk ise Dolmabahçe Sarayı'nda son anlarını yaşamakta, kendisine veda ziyaretleri yapılmaktadır. Birden sarayın sahil tarafından binlerce hançereden yükselen bir marş, İstiklal Marşı'nın nağmeleri duyulur.

Atatürk'ün bu tezahürat karşısında çok duygulandığı ve  "Onbeş yıl cumhuriyet. Bu övünülecek, sevinilecek bir durum. Elbette sevinecekler, övünecekler..."  der.

Ve sorar: Bu tezahüratı yapanlar kimlerdir? Cevap verilir ki Harbiye talebeleri, Kuleli Askeri lisesi öğrencileri, bir vapurla sarayın önünde tezahürat yapmaktadırlar. Cumhurbaşkanını görmek istemektedirler. Doktorlarının engel olmak istemelerine rağmen camın önüne getirirler. Camı açarlar. Büyük adamın görülmesi üzerine Askeri okul talebeleri arasında büyük bir dalgalanma meydana gelir. Yeniden İstiklal Marşı okunmaya başlanır. Atatürk'ün gözyaşları dolu olduğu halde tezahüratlara elini sallayarak karşılık vermesi doktorlarının da gözünden kaçmamıştır.

Daha sonra onu pencerenin önünden alırlar ve yatağına yatırırlar. Ertesi gün olayın şahidi olan doktorlarından Prof. Hayrullah Diker Üniversitedeki dersinde öğrencilerinin Atatürk'ün sağlığı konusundaki sorularına cevap verirken boğulurcasına ağlayarak bu öğrencilere son vedasını nakleder. Bu sefer öğrencileri de ağlamaktadır. Gençliğe siyasi vasiyetini yaparken ağlayan o büyük adam, Türk gençliğine veda ederken de gözyaşları içinde veda etmiştir. Ezelden beri devam eden büyük Türk tarihi içinde Orhun Abidelerinden beri Türk Milletine ve Türk gençliğine böylesine güçlü bir siyasi vasiyet bırakılmamıştır. Atatürk'ün bu siyasi vasiyeti büyük bir milleti yüzyıllarca ayakta tutacak kadar derin ve manalı kelimelerden oluşmuştur.

Her Türk insanının hangi hayat felsefesine ve hangi ideolojiye sahip bulunursa bulunsun bu vasiyetin derin manasını kavrayarak ve bütün derinliğine inerek okuması, anlaması ve uygulaması Türk Milletinin ve Türk devletinin bekası için de temel oluşturmaktadır. Onun bu ölüm yıl dönümünde rahmetle anılması yetmez. Fikirlerinin de yeniden okunması ve değerlendirilmesi lazımdır.

Günümüze de ışık tutmaya devam eden büyük Atatürk, nurlar içinde yat...

Yazarın Diğer Yazıları