Türk bankacılığında kurumsallık

Türk bankacılığında kurumsallık

Türkiye''nin en büyük özel bankalarından birinin sistemi göçtü, üst yönetim 2 gün ortalıkta görünmedi.

Sonradan lütfettiler ve açıklama yaptılar.

Ancak iş işten geçmişti. Banka şeffaflık adına derin bir yara almıştı. Bırakın kamuoyunu aydınlatmayı, halka açık olması sebebiyle küçük ortaklara bile yeterince bilgi verilmemişti.

2 satırlık KAP açıklaması bile bir gün sonra yapıldı.

Bu banka sistemden çok iletişim kazasından zarar gördü.

Kurumsal iletişim çok önemli. Hele bir banka için son derece önem taşıyor.

Bankacılık camdan bir yapı gibidir. Her türlü saldırıdan, sataşmadan korumalısın. Ayrıca o camlar da her zaman tertemiz olmalı ki, şeffaflık olsun, güven versin.

Geçen hafta ilginç bir olaya şahit oldum.

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Halk TV''de Özlem Gürses''in programında ilginç bir iddiada bulundu.

Ali Mahir Başarır, Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş''in Sezgin Baran Korkmaz hakkında şiire varan ifadelerinin olduğunu öne sürdü.

Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili ABD''de hazırlanan iddianamede Türkiye''ye aktarılan kara paranın 134 milyon dolar olduğunu belirten Başarır, MASAK''ın hazırladığı raporda ise bu miktarın 325 milyon dolar olarak kayda geçtiğini ifade etti. Aradaki bu farkın kaynağının Türkiye''de soruşturulmadığını söyleyen Başarır, Türkiye''deki birçok bankanın da bu işin içinde olduğunu dile getirdi.

Çok ciddi bir iddia! Sektörü zan altında bırakan ağır bir itham.

Konuklar heyecanla konuyu tartışırken, bir anda Denizbank''ın 24 yıllık CEO''su Hakan Ateş canlı yayına bağlandı. Bu Türkiye''de ilk kez olan bir şey. Bir bankanın Genel Müdürü, bankası ile ilgili iddiaların tartışıldığı bir programa cep telefonu ile bağlanıyor ve iddialara yanıt veriyor:

Ateş''in cümleleri aynen şöyle:

"Ali Mahir Başarır, halkın oylarıyla parlamentoya seçilmiş bir milletvekili. Bu nedenle iddialarını ciddiye almak durumundayım. Sezgin Baran Korkmaz, çeşitli suçlamalarla hakkında soruşturma açılmış bir isim. Bu çerçevede bizim Denizbank olarak 24 yıldır kurucusu olup da 4 hissedar değiştirip Türkiye''nin beşinci büyük özel bankası konumuna getirdiğimiz bir bankanın genel müdürü olarak suçlanmam benim kurumumu bağlar.

Bu bakımdan cevap verme ihtiyacı duydum. Bizim adı geçen şahısla yakından uzaktan hiçbir ilgimiz olmamıştır. MASAK''la ilgili bütün bildirimlerimiz yerinde ve zamanında yapılmıştır.

Bazı konuları kulaktan dolma bilgilerle televizyon programlarında ortaya yaymak asıl suçtur. Bu parlamenter arkadaşı iddiasını ispata davet ediyorum."

Ben burada Hakan Ateş''in açıklaması ile ilgilenmiyorum. Dikkat çekmek istediğim konu bir genel müdürün, bankasının itibarını korumak için gösterdiği anlık refleks.

Hakan Ateş, burada büyük bir kurumsallık örneği sergiledi. Bankasının itibarına yönelik iddiaları bir ya da 2 gün sonra PR ajanslarının hazırladığı basın bültenleriyle değil, anında canlı yayına çıkıp takır takır yanıtladı.

İddia sahibi vekil başta olmak üzere tüm konukların söyleyeceği bir şey kalmadı. Dahası kamuoyunun kafasında hiçbir soru işareti kalmadı.

Hakan Ateş, yarın üniversitelerin halkla ilişkiler bölümlerinde okutulacak kurumsal iletişim dersi verdi. Bir kurumun kriz anında ne yapması nasıl davranması gerektiğini gösterdi. Kurumlarla ilgili olayların ve iddiaların izahının, saçma sapan hazırlanmış basın bültenleriyle kamuoyunu tatmin etmeyeceğini en iyi bilen bir gazeteciyim.

Türkiye''de CEO koltuğuna oturanlar maalesef kendilerini ve kurumlarını camdan o kulelere hapsediyorlar.

Kişisel egoları kurumlarının itibarından bile önemli bir hale geliyor.

Dediğim gibi Hakan Ateş, halkla ilişkiler dersi verdi. Tabii ki bir de 24 yıl kesintisiz, bir bankayı nasıl yönettiğini de kamuoyuna göstermiş oldu.

Yazarın Diğer Yazıları