Üç beş kuruş koy istediğini al

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarına Türkiye'nin notunu 2012 yılından bu yana düşürdükleri için her zaman sert tepkiler gösterdiğini biliyoruz.

Erdoğan 29 Eylül 2016 tarihinde Moody's Türkiye'nin kredi notunu düşürünce, "...Düşürdüler de ne oldu? Bunlar sipariş üzerine not verir. Bunların cebine üç beş kuruş para koy istediğini al. Bunlar böyle çalışır. Ben kredi derecelendirme kuruluşlarını çok severim. Onlar da beni sever" dedi.

Yandaş medya, işine gelmediği için bu sözleri unutur ama ben unutmam, sizlere de unutturmam.

Şimdi gelelim McKinsey adlı, damadın Türkiye temsilcisi olduğu malum şirkete.

McKinsey'in cebine kaç para konulacak da Erdoğan'ın ve damadının istediği alınacak.

Milletin cebinden çıkacak bu para her nedense bir türlü açıklanmıyor.

Peki, Erdoğan ve damadı McKinsey'den ne isteyecekler üç beş kuruş para koyup?

Uluslararası finans kuruluşlarına makyajlı bilançolar mı sunacak McKinsey?

Enflasyon rakamları da makyajlanıp gerek Türk kamuoyuna gerek uluslararası finans kuruluşlarına pembe tablo olarak mı gösterilecek?

Erdoğan o kadar kızıyor ki bu kredi derecelendirme kuruluşları ile yabancı danışman şirketlerine ağzına geleni söylüyor.

"... Verdiğiniz notlar bizim karne notu değildir. Bizim karne notu halkımızın notudur. Senin ölçün ne ya? Sizi de çok iyi tanıyoruz. Sen neye bakıyorsun? Bunlarda ölçü siyaset. Türkiye'nin ölçüsü ölçü alma siyaseti midir, yoksa verme siyaseti midir? Biz artık bunlardan emir almıyoruz."

Peki, 1. Erdoğan Hükümeti şimdi McKinsey'den emir almayacak mı?

16 Bakanlık ile 3 ayda bir yapılacak toplantılara McKinsey gözlemci olarak mı katılacak? Ki IMF ile 6 ayda bir toplantı ve değerlendirme yapılırdı.

Yoksa alacağı üç beş kuruş para ile Türk ekonomisini de Amerikalı uzmanlar mı yönetecek?

"AKP Millî ve yerli değilmiş" diye söyleyenlere, yazanlara da inanın çok gülüyorum.

En az 4-5 kere AKP yerli ve millî değil diye yazdım.

McKinsey ile sözleşme yapınca mı uyandı millet?

Bir unutulan önemli konu daha var.

24 Haziran seçimlerinden önce Mart ayında 7. Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde dünyadaki ve Türkiye'deki son ekonomik gelişmelerle ilgili değerlendirme yapan dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek 'dövizle borçlanma' uyarısı yapmış ve "Dünya borç batağında, faizler yükseliyor" diyerek uyarıda bulunmuştu.

Vay sen misin bu gerçekçi uyarıyı yapan?

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2 gün sonra 30 Mart 2018'de şöyle tepki koymuştu:

"... Aramızdaki bazı arkadaşların, kusura bakmasınlar, ülkemizdeki ekonomik durumun sıkıntılı olduğuna dair açıklamalar yapacak kadar yanlışın içerisine düştüklerini de ve bunu toplantılarda yaptıklarını da duymak bizi üzmüştür.

Ortada bu denli büyük bir başarı var. Hâlâ bunlar konuşuluyor. Bir insan kendi ayağına kurşun sıkabilir mi? Bu psikolojik üstünlüğü uluslararası camiaya vermesi gereken arkadaşlarım bu tür yanlışı yaparsa bunun affedilir yanı olamaz.

Felaket tellalları zaten davul zurna dolaşıyorlar. Onlar yetmiyor mu, bize ne oluyor? Moral, üstünlük milletimizde, bizde. Kredi değerlendirme kuruluşlarının not oyunları, ardından döviz üzerinden yürütülen spekülasyonların tavan yaptığı bir dönemde böyle bir netice, umuyoruz herkese ders olmuştur.

Bu var ya bu, ters köşe yapmak değil, dünyada ekonominin şartlarını adeta yeniden belirleme sürecidir. Bu da böyle bilinsin. Döviz kurunu öcü gibi kullanarak milletimizin kafasını karıştırmaya çalışanlara şöyle bir kötü haber vereyim, üzülmesinler. Türkiye 2018 yılında elde edeceği yüksek büyüme oranıyla üzerinde oynanmaya çalışan tüm oyunları bir kez daha bozacak, haberiniz olsun."

Her cümlesi, her kelimesi 24 Haziran seçimleri sonrası yaşanan döviz krizi ile ekonomik çöküş ile tezat olan bu açıklama unutulabilir mi?

Şimşek'in açıklamasından 25 gün Erdoğan'ın yukarıdaki açıklamasından 19 gün sonra Erdoğan, MHP'nin Ağustos ayında erken seçim kararına 18 Nisan'da, "erken seçim 24 Haziran'da" diye destek verdi.

Kasım 2019'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin öne alınmasında McKinsey'in Erdoğan'a ulaştırılan "ekonomik kriz kapıda" raporunun da etkisi vardır elbette.

Yazarın Diğer Yazıları