Yüzyılın en büyük acısı

Yüzyılın en büyük acısı

Kahramanmaraş merkezli on ili, yaklaşık 14 milyon nüfusu etkileyen büyük depremle, yüzyılın en büyük felaketini yaşadık. Yayın organları enkaz haline gelmiş şehirlerin görüntülerini yayınlıyorlar. Yazıyı kaleme alırken TV kanalları vefat sayısının 18 bini aştığını belirtiyorlardı. Deprem uzmanları 200 bin insanın göçük altında kaldığını ifade ediyorlar. Bunun anlamı on binlerce ölüm. İnsanlar toprak altında kalan insanları çıkarmak için elleriyle enkazları kazıyorlar. Enkaz altında seslerini duydukları yakınlarını kurtaramadıkları için isyan ediyorlar. Arama ve kurtarma çalışmaları bir iki gün gecikmeyle ancak başlatılabilindi. O çalışmalarda da yeterli tesisat olmadığı için kurtarma ekipleri aciz kaldı. Enkazdan çıkarılan yaralılar sahra hastaneleri kurulmadığı için sedyeler üzerinde bekletildi. İnsanlarımız omuz omuza yardıma koşuyorlar. Ama ortada koordinasyonsuz, beceriksiz ve acınacak bir durum var. Medya ikiye bölümmüş durumda. Reji ne söylerse onu yayınlıyorlar. 

İnsanlar donarak öldü 

Uzmanlar ortaya çıkar koordinasyonsuzluk yüzünden depremden kurtulan insanların bile soğuktan yaşamlarını sürdürmelerin çok zor olduğunu ileri sürüyorlar. Acil olarak ordunun sahaya inmesi gerektiğini canlı olarak enkazda olan insanların donarak ölmelerinin önlenmesini istiyorlar. 20 yıldan beri koordine edilen AFAD yetersiz kaldı. Halk, elinden gelen yardımı deprem şehirlerine ulaştırmak için büyük bir dayanışma ve seferberlik içinde. Fakat yardım kolileri yerlerine ulaştırılamıyor. İnsanlar susuz, tuvalet yok. Bir sıcak çorbaya hasretler. Dünya ülkesi olmak bu değil. Ama bu keşmekeşi ve acıyı bu millet hak etmiyor. Bu görüntünün altında bir gerçek daha yatıyor. O gerçek ise şu, bu enkaz iflas eden, çürüyen, kokuşmuş bir yönetimin enkazıdır. Devleti, 20 yıla aşan bir süredir, yönetenlerin ortaya koyduğu anlayıştır. Yaptıkları yollarda, yarıklar oluştuğu için insanlar yardımlarını deprem bölgelerine ulaştıramamıştır. Havaalanları hizmet veremez duruma gelmiştir. Pistler ikiye bölünmüştür. Binalar oyuncak evler gibi çökmüştür. Elektriksiz, susuz, yiyeceksiz kentler bu iktidarın eseridir. Deprem gibi bir afette en değerli olan zamandır. Burada zaman sorunsuzca ve beceriksizce harcanmıştır. 

Yıkılan her binanın sorumlusu 

Bu durumun faturası deprem gibi doğal bir doğa olayının bir afet haline dönüşmesidir. Yıkılan her binanın sorumlusu ona izin veren, göz yuman yöneticilere aittir. İktidar ne sağlam bina yapmayı, ne de bir deprem ülkesi olan ülkede aramayı, kurtarmayı, yardım etmeyi becerebilmiştir. Bunun karşılığı binlerce ölüm olmuştur. Bu depremin ortaya çıkardığı ve kanıtladığı en büyük gerçeklerden birisi halkın olağanüstü dayanışması, fedakarlığı, her türlü zorluğun üstesinden gelmek için gösterdiği çaba olmuştur. Tek adam yönetimi zamlarla, pahalılıkla, işsizlikle, yoksullukla geniş kitleleri açlığa mahkûm etmiştir. Şimdi bu olumsuz faturalara on binlerin ölümünü eklemiştir. Ama deprem iktidarın kendisinin enkaz haline geldiğini gösterdi. Kimsenin kuşkusu olmasın halk bu enkazı bir biçimde tepesinden kaldırıp, atacaktır. 

Yazarın Diğer Yazıları