Ülkede derin yoksulluk var

Ülkede derin yoksulluk var

Cumhuriyet’in yüzüncü yılını kutluyoruz… Ancak ne siyaset ne toplum düzeyinde bir 100 yıl heyecanı yok. Halkımız Cumhuriyetin getirdiklerinin farkında değil. Her şeyin kolay şekilde elde edildiğini sanıyor. Yoksa Cumhuriyeti bir tren istasyonu kabul eden zihniyet tarafından yıllar içinde unutturuldu mu? Bu soru her geçen gün ağırlığını koruyor.

Cumhuriyeti savunanlar ise her bayramda bayrak asarak, Anıtkabir’e koşarak Cumhuriyete sahip çıktıklarını sanıyorlar. Santim santim Cumhuriyetle kazanılan değerlerin, her geçen gün eksilmesi karşısında tavır koyamayanlar, Cumhuriyete karşı olanlara yenilmişlerdir.

Bağımsızlık savaşı ve onuru hangi koşullarda kazanıldı? Cumhuriyet kurulurken ülkenin genel manzarası neydi? Atatürk kendisinden başka tek bir kişinin bile Cumhuriyet’i düşünmediği bir ortamda bu muazzam projeyi nasıl gerçekleştirdi? 600 yıllık padişah egemenliği nasıl oldu da bir günde halka devredildi? Cumhuriyet Türkiye’si başta laiklik olmak üzere onca devrimi nasıl yaptı, görülmemiş hızdaki kalkınmayı nasıl sağladı?

Devrimin büyüklüğü anlatılmadı

Nedense bu muhteşem devrimin büyüklüğü sonraki yıllarda halka gereğince anlatılmadı. Atatürk’ün ölümünden sonra, emperyalizmimin güdümüne girdi. Atatürk’ün bağımsızlık ilkeleri unutuldu. Atatürk dönemi belirli odakların desteklediği kurumlar tarafından karalanma politikaları ile gözden düşürüldü.

Cumhuriyet’in Atatürk’ün sağlığında yaptığı ekonomik ve sosyal hamleler göz ardı yapıldı. Oysa ulu önder, döneminde dış borç almadı. Denk bütçe esası bozulmadan sürdürüldü. Enflasyon arttırılmadan ülke baştan başa fabrikalarla, demir yollarıyla donatıldı. Günümüzde ise Cumhuriyet’in 100. Yılını hüzünle karşılıyoruz.

Günümüzde ise ortaya çıkan tabloya bakınca Cumhuriyetin ve tam bağımsızlığın ne büyük fazilet olduğunu anlamamak aymazlık olur.

Ülkede mutlu insan var mı? Her taraf toz bulutu içinde. İşçi, emekli, yatırımcı kara kara düşünüyor.

Üniversiteyi kazanan öğrenci, nasıl okuyacağını sorguluyor. Eline geçen para ile karnını doyuramıyor. Bu konuda basında yaşamına son veren öğrenci haberleri hızla artmaya başladı. Öğrenci kalacak yurt bulamıyor. Yüzlerce öğrenci yaşam şartlarının zorluğu nedeniyle okullarını terk etmek durumunda kaldı.

***

Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, ülkedeki yoksulluğun “korkunç” bir düzeye ulaştığını belirterek, çocukların yoksulluk mirasını devraldıklarını ve 1 milyona yakın öğrencinin okulu bırakarak çalışmaya başladığını söyledi.

Gelir dağılımındaki dengesizliğin ülkeyi yaşamaz hale getirdiğini ifade eden Foggo “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarına göre, Türkiye’nin en yoksul yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay yüzde 6,1. En zengin yüzde 20’lik grup ise, gelirin yüzde 46,7’sine sahip. Söz konusu tablo yoksulluğun bir sonraki nesillere miras kalmasına zemin hazırlıyor. Son bir yılda 1 milyona yakın öğrenci ekonomik kriz nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı” dedi.

Eşitsizlik derinleşti

Hacer Foggo, yoksulluk ve gelir eşitsizliğinin derinleştiğine dikkat çekti. Foggo, dünyadaki yoksulluğa işaret ederek, "BM'nin sürdürebilir kalkınma hedefleri vardı fakat pandemi döneminde yoksulluk derinleşti. BM’nin ‘biz 2030 yılında hem yoksulluğu , hem açlığı bitireceğiz’ hedefi vardı ama tüm dünyada yoksulluk çok derinleşiyor. BM, ‘Biz bu hedefleri gerçekleştiremeyeceğiz’ dedi. Dünyadaki yoksulluk neredeyse 2009’daki duruma geri dönüyor. Bu aslında devletin yoksullukla ilgili hedeflerinin yeniden masaya yatırılması gerektiğini gösteriyor. Çocuk ölümlerinin artacağı, yoksulluğun derinleşeceği tüm dünya ülkeleri için geçerli artık. Bu dünyadaki bir avuç insanın daha fazla zenginleştiği, gelir dağılımının eşitsizliğini gösteriyor. Yoksulluk politikasının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bu Türkiye için de geçerli. Burada da yoksulluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlik derinleşiyor” diye konuştu.

Korkunç bir yoksulluk var

Türkiye’de yoksulluğun tanımının değiştiğini dile getiren Fogoo “Artık çalışan yoksulluğunu konuşmaya başladık. Siz asgari ücret alıyorsanız da açlık sınırının altında maaş alıyorsunuz ya da yoksulluk sınırı altında maaş alıyorsunuz demektir. Sosyal güvencesiz, kayıt dışı çalışanlar ve günlük çalışanlar ise bu tablonun daha gerisinde. Orada temel gıdalara erişememe, kadınların pede bile erişememesi, günlük ihtiyaçlarını karşılamamaya, çocukların beslenmesine gıda koyamamak gibi şeyler yaşanıyor. Tüm bunlara bakıldığında Türkiye’de korkunç bir yoksulluk var.” açıklamasında bulundu. Bu tablo altında Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun

Yazarın Diğer Yazıları