Geleceğini arayan gençlik

Geleceğini arayan gençlik

Bu hafta sonu öğrenciler, Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) girecekler. Daha açık söylemek gerekirse geleceklerini garanti etmek iyi bir meslek sahibi olmak için ter dökecekler. Bu sınava hazırlanmak için çok yoğun bir çaba harcadılar. Okul, dershane, özel öğretmen ve test kitapları arasında gidip geldiler. Bu saydıklarımızı sınava giren öğrencilerin ancak yüzde 10’u başarabildi. Maddi imkânları el vermeyen, sorgulanmayan bir eğitime mahkûm olan, öğretmeni yetersiz okullara devam eden öğrenciler imkânsızlıklar altında bu sınava girecekler.

Kontenjanlar artacak

Hükümet bu durumun farkında, bu nedenle gençlerin gönlünü kazanmak için kontenjanları artıracağını söylüyor. Önceki yıl, bilindiği gibi baraj sistemi kaldırılmıştı. Çünkü sınava katılan öğrencilerin yüzde 80’i baraj puanını geçememişti. Üniversiteler ve adı vakıf olan özel üniversiteler boş kalmıştı. Bu duruma yapay çözüm bulan yetkililer, eğitimde kaliteyi yükseltmek için getirilen sistemi bir anda yok etmeyi çözüm olarak gençlere sundular. Şimdi sınava katılacak gençlere uzmanlar uyarılarda bulunuyorlar. Sınava katılacak olan yaklaşık 3,5 milyon öğrenciye seslenerek, başarının önündeki en büyük engelin stres ve sınav kaygısı olduğunu dile getiriyorlar. Ayrıca sınava kalan kısa sürede dinlenerek, moral ve motivasyonlarını yükseltecek eğlenceli aktivitelerle zaman geçirmelerini tavsiye ediyorlar. Ayrıca ailelere seslenerek, stresi yenmede en önemli unsurun aile faktörü olduğunu vurgulayarak, ailelerin çocuklarına pozitif yaklaşımlarla çocuklarına sınavın yaşamları için “tek belirleyici unsur” olmadığı gibi telkinlerde bulunmalarını tavsiye ediyorlar. Bütün bu söylenenleri yaptıklarında sınava çok rahat bir şekilde gireceklerini öğütlüyorlar. Bu söylemleriniz demokratik bir ülkede, gelir dağılımının eşit paylaşıldığı bir ülkede geçerli olabilir. Hatta fırsat eşitliğinin olduğu bir eğitim sisteminde daha güzel gerçekleşir. Yargı, yasama ve yürütmenin tek elden yönetildiği bir ülkede gençler ancak sınavdan sınava koşar, işsizliği ortadan kaldırmak için dört yıl hayatlarından çalınır ve avutulur. Bütün bu olumsuzluklar içinde sınava giren gençlere başarılar dilerim. Umudun ülkenin gençliğini ve geleceğini düşünen politikacıların, okul öncesinden, üniversiteye kadar süren eğitim hayatına çağdaş ve hiçbir siyasi görüşün etkisi olmadan bilimsel bir yapıya kavuşturmalarıdır.

Eğitimde geriledik

THE, dünya üniversite sıralamasında 2015 yılında ilk 200’e 15 üniversitesini sokan Türkiye, 2016’da sıralama metodundaki değişiklikle birlikte ilk 400’e hiçbir üniversitesini sokamadı. 8 yıllık süreçte ilk 2 sırada hep vakıf üniversiteleri oldu, devlet üniversiteleri sıralamasında ODTÜ ilk sırayı aldı. Boğaziçi ise ilk 500’de iken şu an ilk binde. İstanbul Üniversitesi ise ilk bine giremedi. Bu açıklı tablo çok hızlı şekilde devam ediyor. Bu konunu düzenlenmesi ve eğitim seviyesinin artırılması için görüş belirten uzmanların görüşleri yetkililerce dikkate alınmıyor. Sıralama değerlerini paylaşan Prof. Dr. Erhan Erkut “sıralamada yukarılara çıkmanın tek yolu araştırma çıktılarını yukarıya çekmektir” uyarısını yaptı. Üniversite eğitimindeki yetersizlik tartışmaları uluslararası eğitim sıralamasında vücut buldu. Times Higher Education, Dünya Üniversite sıralaması raporunu sundu. Verilerde Türkiye adına tablo ise oldukça kötü.

Yazarın Diğer Yazıları