Türklüğümüzün yarattığı korkuyu gözlerinizden görebiliyoruz. İlteriş Vakfı Başkanı Mustafa Can’dan Babacan’a tepki

Türklüğümüzün yarattığı korkuyu gözlerinizden görebiliyoruz. İlteriş Vakfı Başkanı Mustafa Can’dan Babacan’a tepki
Ali Babacan’ın "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür" ifadesinin tekrar değerlendirilmesi gerektiğini belirtmesinin ardından İlteriş Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Can’dan sert tepki geldi.

DEVA Partisi lideri Ali Babacan anayasanın 66. maddesinde yer alan "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür" ifadesinin tekrar değerlendirilmesi gerektiğini belirtmesi ve "Herkesin kendini bu ülkenin eşit ve özgür bir vatandaşı hissetmesi böylesine güçlü bir vatandaşlık anlayışının hâkim kılınmasıyla mümkündür. Bu kapsamda, anayasamızın 66''ncı maddesini, çağımızın gereği olarak, kapsayıcı bir anlayışla yeniden ele almayı teklif ediyoruz" ifadelerini kullanması siyaset arenasında tartışmanın fitilini de beraberinde getirdi.

Babacan’ın açıklamasının hemen ardından tepkiler ardı ardına geldi.

İlteriş Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Can da Babacan’a tepki gösterdi.

Mustafa Can, “Türklüğümüzü gözlerinizdeki korkuda görüyoruz! Aydın olmayı devletine ve içinden çıktığı milletine küfür etmek sananlar, hayranı oldukları “Batılılar”ın kendi kültürlerini koruma çabalarını görmezden gelirler. Kendi milletlerini ne kadar aşağılarlarsa batılıların gözüne o kadar çabuk ve kalıcı olarak gireceklerine inanırlar. Günün sonunda çürümüş bir kukla olarak kendi insanından köşe bucak kaçarak ölürler.” dedi.

Devamında ise Can, “Bugünlerde bu sefer Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan tarafından gündeme getirilen ve ilginçtir ki bazı yayınevleri üzerinden de eş zamanlı başlayan “Türk” ve “Türkiyeli” tartışmasına körükle gidenlere baktığınızda bahsettiğimiz sahtekar ve mankurt aydın tanımına ulaşıyoruz.” şeklinde tepki gösterdi.

İŞTE MUSTAFA CAN’IN AÇIKLAMASI:

"Türklüğümüzü gözlerinizdeki korkuda görüyoruz!

Aydın olmayı devletine ve içinden çıktığı milletine küfür etmek sananlar, hayranı oldukları “Batılılar”ın kendi kültürlerini koruma çabalarını görmezden gelirler. Kendi milletlerini ne kadar aşağılarlarsa batılıların gözüne o kadar çabuk ve kalıcı olarak gireceklerine inanırlar. Günün sonunda çürümüş bir kukla olarak kendi insanından köşe bucak kaçarak ölürler.

Kendi toplumu üzerinden karakter inşa etmek ancak geçmişi belli aydınların yeteneğidir.

İnsanlar doğar doğmaz ait olmaya başlarlar. Önce bir aileye, sonra bir okula, sonra bir mesleğe…

Ve tüm bu süreçlerin ortak aitlik paydası ise millet ve devlet kavramlarıdır. Bu aitliğin hayatta kalabilmenin ilk koşulu olduğunu bilen düşmanlar, hedefteki devletleri ele geçirmek için sıkça bu ortak paydaya saldırırlar. Çünkü bilirler ki, ortak paydası ortadan kalkan devlet ve milletler ana damarları kesildiği için ölmeye başlarlar.

Bizim gibi aitliğini hatırlayan ulusları ise doğrudan saldırmak yerine kavramları karıştırarak dağıtmak isterler.

Örneğin, “ırkçılık ile faşizmi”; “demokrasi ile ağzına geleni söylemeyi” bir tutarlar. Faşizmin sistematik katliam yapmak, demokrasinin ise gerçekte beş düşünüp bir konuşmak olduğunu saklarlar.

Bugünlerde bu sefer Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan tarafından gündeme getirilen ve ilginçtir ki bazı yayınevleri üzerinden de eş zamanlı başlayan “Türk” ve “Türkiyeli” tartışmasına körükle gidenlere baktığınızda bahsettiğimiz sahtekar ve mankurt aydın tanımına ulaşıyoruz.

Başta kraliçeleri olmak üzere, emir aldıkları odak noktalarına selam çakmaya çalışanlar; İngiltereli, Almanyalı, Fransalı, İtalyalı yazar diyemeyenler ama konu Türk olunca “Türkiyeli”yi rahatça yapıştırabilen karanlık aydınlar…

Ve bunu Yunus Emreler’le, Hacı Bektaşlar’la gerçek aydınlanmanın başladığı bu topraklarda aydın olmanın bir gereği gibi dayatmaya çalışanlar…

Bizim Türklüğümüz Londra borsalarında, manda ve himaye masalarında değil, bizzat cephede kan ve gözyaşıyla kazanılmıştır.

Biz Türklüğümüzü babasız, anasız kalan yetimlerle, öksüzlerle; 15’liklerle söke söke aldık.

İçinden geçtiğimiz 3. Dünya Savaşı’nda tüm devletler kendi milletleri arkasında saf tutmuşken, bu coğrafyanın son temeli Büyük Atatürk tarafından atılmış “Türklük çimentosu”nu kazıdıkça altından daha güçlü bir Türklük ruhu çıktığını fark edeceksiniz.

İlteriş Vakfı olarak çok yakında tanıtımını yapacağımız çalışmalarla göreceksiniz ki biz Türkler binlerce yıldır Anadolu’nun gerçek sahipleriyiz.

O zaman Büyük Atatürk’ün Anadolu için kullandığı, “Bu sahne en aşağı yedi bin senelik bir Türk beşiğidir” sözünün altının ne kadar dolu olduğunu anlayacaksınız.

Yüksek Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yılını yaşarken Türklük çimentosunun tartışmaya açılmaya çalışılmasını “bir avuç kimliksizin”in son çırpınışları olarak görüyoruz.

Beklediğinizin aksine zamanın ruhunu okuyabilen, oyun kurabilen, bağırırken bile susabilen Türklüğümüzün yarattığı korkuyu gözlerinizden görebiliyoruz.

Korkun! Türkler gelecektir, gelecek Türklerindir."

9 SİVİL TOPLUM KURULUŞU AÇIKLAMA YAPTI

Altın Orda Cemiyeti, İlteriş Vakfı, Hacı Bektaş Veli Dergahı Vakfı, Kadıncık Ana Derneği, Son Kale, Türk Hareketi, Türkmen Ozanlar Derneği, Sinerji Hareketi Derneği ve Yesevi Bektaşi Oğuz Ocaklarından oluşan 9 kitle örgütü anayasadaki Türk tanımının değiştirilmesi vaadine karşı bildiri yayınladı. “Türkiye Türklerindir Birliği” adı altında platform oluşturan kitle örgütlerinin yayınladığı metinde “Geçen yüzyılda yabancı devletler ve içimizdeki yabancılar eliyle uygulanmaya çalışılan ‘Türklerin Anadolu’dan Çıkarılması’ planının, bu yüzyıldaki adı ‘Türklüğün Anayasadan Çıkarılması’ planıdır.” ifadelerine ver verildi.

Öte yandan DEVA Partisi''nin kurucularından, Kurumsal İletişim ve Tanıtım Başkanı Sanem Oktar’ın Anayasa''nın 66. maddesinde değişiklik önerirken "Anayasa''dan Türklüğü çıkarıyor musunuz?" sorusuna "Doğru" diyerek yanıt vermesi gündeme bomba gibi düşmüştü.

İlgili Haberler