Hamas'ın gerçek liderini Burak Ersemiz açıkladı. 2. İntifada oradaydı

Hamas'ın gerçek liderini Burak Ersemiz açıkladı. 2. İntifada oradaydı
Ünlü savaş muhabiri Burak Ersemiz, Filistin-İsrail arasında yaşanan çatışmaları geçmişten günümüze nasıl geliştiğini açıkladı.

İkinci intifada Filistin’de bulunan ve savaş muhabirliği yapan Burak Ersemiz, Filistin-İsrail arasındaki karşılıklı saldırıların hız kesmeden devam etmesiyle sosyal medya hesabından olaylara ilişkin bir değerlendirme paylaşımı yaptı.

Sosyal medya hesabı X’ten paylaşım yapan Ersemiz, Hamas’ın Mossad’dan gizli bir şey yapamayacağını söyledi.

burak-esss.jpg

İkinci intifada yaşanan olaylarla aynı olayların tekrar ettiğini belirten Ersemiz, şu ifadeleri kaydetti:

İsrail'in, teröre karşı terörle cevap vermesi ne kazandırır?

İsrail ve Filistin arasında son gelişmelere isitinaden 2. intifada günlerinde bugünlere çok benzer olaylar arasında yaşadığımız bir günü yazmıştım. Sabah Gazetesi'ne sürmanşet giren yazımı yeniden yayınlıyorum. 22 yıl sonra bir kez daha anladım ki Hamas, Mossad'dan habersiz hiçbir şey yapamaz. İsrail Ordusu'nu yöneten güçlerin bu hamleyle hem askeri yönden hızla geliştiklerini hem kendini gerçekten Hamas'a hizmet ediyor sanan sıradan militanları ele geçirdiklerini ve Filistin halkına bir gözdağı daha verdiklerini söyleyebilirim. Tıpkı 2. İntifada olduğu Cenin'de mülteci kamplarında insanların üzerinden zırhlı dozerlerle geçtikleri gibi bu seferde Cibaliye Mülteci kampı bombalandı.. Bir iki güne kadar da zırhlı askeri dozerlerle altında halen yaşayan insanların bulunduğu "arsayı" sıfırlayacaklardır. En son Gazze ve çevresinde ki yüksek katlı binaları ele geçirip hepsinin üzerine üçer dörder keskin nişancı yerleştireceklerdir. Ardından İsrail ordusu çekilir gibi yapacaktır. Sokağa çıkanlar bu keskin nişancılar tarafından tek tek vurulduğunda ordu yeniden ortaya çıkacaktır.

Bu operasyonda İsrail devletinin "Suriyelileri" olan yerleşimcilere de sanırım bir ders verildiği sanılıyor hükümet tarafından. Ölen sivil İsraillilerin çoğu memleketlerinden bir Hahambaşı'ndan "anne soyu yahudidir" kağıdı alıp İsrail'e göç etmiş yerleşimciler. Ve son zamanlarda sesleri yükseliyordu.. İsrail böyle bir baskında "istihbarat almayarak" Biz olmazsak hiçsiniz dedi belki de...

İsrail bir yandan da Gazze Şeridi'nde vurduğu yerlerde anneleri, babaları, kardeşleri ,eşleri ölen Filistinlilerle de önümüzde ki 20 yıl boyunca Hamas'a katılımları çözmüş durumdadır sanıyorum.

Acı ama gerçek teröre karşı terör ne yazık ki terörü besler.. Eğer ordunuzun ve ülkenizin uzaktan yönetilen size karşı bir terör örgütü sayesinde aşılanan milliyetçilik, ırkçılık, dincilik ve bu sayede kazanılan yeni silahların alımıyla ayakta kalmasını amaçlıyorsanız bu iş yüzlerce yıl devam edebilir. (yada silah tüccarları çoktan hesabını yapmıştır)

Barışı yakalamak için masaya oturmak gerekir. Ama İkinci intifada sırasında 25 Şubat 2001'de dönemin Filistin Yönetimi Başkanı Yasser Arafat ve İsrail Başbakanı ariel Sharon ile görüşen Amerikan Dış İşleri Bakanı Colin Powel Kudüs'te düzenlediği barış dolu basın toplantısından sonra iki arka sokakta "yerleşimcilerin oturduğu semtlere" giden otobüs duraklarında meydana gelen ve onlarca sivilin öldüğü intihar saldırını da unutmamak lazım. Ben unutmam çünkü 600 metre ilerimde patlamıştı canlı bomba. Ve bu patlama barış görüşmelerine "Derin dünyanın" bir cevabıydı..

Neyse Ramallah'ta o yıllarda beni vurmaktan "çocukluk arkadaşına benzettiği için" son anda vaz geçtiğini yanımda ki üç kişiyi kafalarından vurarak beni kan içinde bıraktıktan sonra gözaltına alınmamı takiben ben yarı çıplak bağlıyken gözatında tutulduğum odaya girerek itiraf eden Kadıköy Yahudi'si Defne'ye (Dafna) bir kez daha hatırlayarak ve saldırılar altında iki geceyi birlikte geçirdiğimiz saatlerce çatıştıktan sonra mermileri bitince İsrail askelerine teslim olduktan sonra kafalarına sıkılarak infaz edilen 5 Filistinli direnişçiye de rahmetle... 2023-9 EYLÜL

İŞTE O YAZIM:

Yıl 2001 ikinci intifada...

Herkesi otomatik silahlarla tarayan İsrail askerleri odamıza dayanınca can havliyle bağırdık: Ateş etmeyin... Biz asker değil, gazeteciyiz... Bomba sesleri çok tanıdık. Mermilerin duvarlardan sekişi ve vızırtıları gece 23.00'te tüm binayı kapladı.

Biz 6. kattayız; çatışma ise 3. katta. Tanklar binaya ateş ettikçe bize depremi anımsatıyor. Aşağıyı tahmin etmek zor değil. Gece görüş gözlükleri olan otomatik silahlı İsrail askerleri olanca güçleriyle kıstırdıkları Filistinliler'e ateş ediyorlar.

Ayakta durmak mümkün değil. Uyuyabilmek ise hayal. İçinde bulunduğumuz bina ile Ramallah'taki birçok bina aynı durumda. Biz de diğerleri gibi ölümü bekliyoruz. Yani Mete Çubukçu, Mustafa Şap, Talip Alpugan ve üç Filistinli meslektaş. Neden mi? Zifiri karanlık. Ve askerlerin hareket eden her şeye ateş yetkileri var. Kimiz, niçin buradayız bilmeden tetiklerine çatışmanın stresiyle basacak bir parmak, bizi sonsuza dek susturabilir.

KAPIMIZI TEKMELİYORLAR

Kulağımı yere dayıyorum; tek bir odada tek nefes 7 kişiyiz. Sesler yakınlaşıyor, koridorları ve katları ağır ağır çıkan askerlerin postal sesleri kapıya yaklaşıyor. Alt katta çatışma sesleri hiç kesilmiyor. Ve anlıyoruz ki şimdi 4. katın iki ayrı büro kapısı patlayıcılarla açılıyor. Muhtemelen aralarında telsiz haberleşmesi var. Ve 5. kattalar. Onlarca askerin ayak sesleri 5. kattan 6. kata ulaşıyor. Kapıyı açık bırakmadık; çünkü bu yüzden aniden girecekler ve son, onların eline daha yakın olacak. İçeride zaman kazanmak için demir kapıyı kilitledik. Onlar demir kapıyla uğraşırken kim olduğumuzu anlatmak için zaman kazanabiliriz. Camların önünde duramıyoruz. Kameraları silah zannetmesinler diye alamıyoruz. Bekliyoruz. Sesleri dinliyoruz. Ve postalın demir kapıya attığı tekmeyle irkiliyoruz. Geri sayım başladı... Bulunduğumuz yerden odaya üç kapı var. Zifiri karanlıkta ayağa kalkıp gidersek kapı patlatıldığında ilk içeri girenin psikolojisi yaşam süresini belirleyecek. 20 yaşında bir parmak tetiğe basacak. Ve inanıyoruz ki, biz doğrusunu yapıyoruz.

O kadar çok çatışma gördük ki, sona ne kadar yakın olduğumuzu biliyoruz. Var gücümüzle bağırıyoruz... Gazeteci olduğumuzu söylüyoruz; 'biriniz gelsin' diyorlar sonunda. Ama sesler mermilere karışıyor. Ve Filistinli Mahir kapıya gidiyor. Artık son saniyeler...

İlk ses mermi değil; gencecik bir asker sesi. Terlemiş, yorgun, şaşkın, ama eli tetikte. Bizi tek tek dışarı çıkartıyorlar. Kapının önünde üç namlı arasında üstümdekileri çıkarıyorum. Üzerimde bomba, silah olmadığını anlıyorlar. Ve ikinci ince bir aramadan sonra eller duvarda teslim olmuşuz sanki. Hareket etmek yasak; konuşmak yasak. Çatışma bitti; önce sessizlik hakim oldu. Sonra bir dakikadan az süren seri bir atış... İki ayrı silahtan geliyordu sanki. Bunun anlamını hemen çözüyorum. Ama doğru tahmin ettim demem için birkaç saat sonunu beklemem gerekecek.

METE 'CANLI KALKAN' OLDU

Askerler, yandaki büroyu önce bize içimizden birine, Mete'ye açtırmaya çalışıyorlar. İrkiliyoruz. Mete canlı kalkan; bir kapıyı açıyor, ikincisi kilitli.

O sırada bir başka asker duruma el koyuyor. Sanıyoruz daha tecrübeli ve kapı bomba atarla imha ediliyor. İçeriden bağırtılar geldiğinde bizi küçük bir odaya tıkıyorlar. Ve koridora sırayla 23 Filistinli polisi diziyorlar. Tek tek ve tamamen soyarak. Gözleri bağlanıyor, ellerine kelepçeler takılıyor ve çıkartılıyorlar.

Yanımıza gelen bir asker binanın artık İsrail ordusuna ait olduğunu ve artık yapacağımız her şey için izin almamız gerektiğini söylüyor. Tuvalet izinle, sigara izinle, konuşmak, görüntü almak ise tamamen yasak. Tam 7 saat... Sokaklarda çatışmalar devam ediyor. Ve yan odamızda bir keskin nişancı sokağa bakarak vuracak adam ararken çayını yudumluyor. Ancak bir telsiz emriyle binayı terk ediyorlar. Artık kameralar çalışıyor. Alt katlara iniyoruz. Kapılar patlatılmış, her yer boş kovan dolu. Ve üçüncü kata gelince delik deşik duvarlar. Ağzına kadar açılmış kapının ardında bir ceset bu soğuğu yayıyor. 45 yaşlarında yerel polis kıyafetli ve kapıya o kadar yakın ki... Belli ki kapıyı açmaya gelmiş. Ama sol kulağından giren mermi şakağından çıkmış. Cebinden kimliği çıkıyor. Resmi bir kimlik, Filistin polisi olduğu belli. Ama öldürenler üst taramasını yapmamış. Terörle savaşıyorum diyen bir ülkenin askerlerinin öldürdüğü bir kişinin kimlik tespitini yapmadan gitmesi çok garip. Ve sağ tarafta yan yana dizilmiş 4 ceset. Kafaları delik deşik. 5 cesetin vücudu da sağlam. Kurşunlar kafalardan girip çıkmış.

TERÖRE KARŞI TERÖR

Yukarıda aklıma geleni gözlerim bana kanıtlıyor. Çatıştılar, teslim oldular, silahlarını bırakıp kapıya yaklaştılar... Masum insanları terörizmin canlı bombalarıyla ölen bir ülkenin, Daha çok canlı bomba ve daha çok masum İsrailli'nin acı çekmesini kazandırır.

burak-ersemiz1.jpg

burak-ersemiz-2.jpg

burak-ersemiz-3.jpg

burak-ersemiz-4.jpg

burak-ersemiz-5.jpg

burak-ersemiz-6.jpg

burak-ersemiz-7.jpg

burak-ersemiz-8.jpg

burak-ersemiz-9.jpg

burak-ersemiz-10.jpg

burak-ersemiz-1011.jpg

burak-ersemiz-dfds.jpg

burak-ersemiz-dfdfdfdfdg.jpg

burak-ersemiz-dgsdg.jpg

İlgili Haberler