Fatih Altaylı'nın TFF başkanlığı için önerdiği isime inanamayacaksınız: Bakın bakalım futbol adam oluyor mu olmuyor mu?

Fatih Altaylı'nın TFF başkanlığı için önerdiği isime inanamayacaksınız: Bakın bakalım futbol adam oluyor mu olmuyor mu?
Türk futbolundaki kaos giderek büyürken, gazeteci Fatih Altaylı kurtuluş reçetesini açıkladı ve çarpıcı önerilerde bulundu.

Türk futbolunda her geçen gün yeni bir rezillik yaşanıyor, kaos giderek büyüyor.

Gazeteci Fatih Altaylı, kendi adını taşıyan internet sitesinde yer alan bugünkü yazısında kurtuluşun reçetesini açıklarken, çarpıyı önerilerde de bulundu.

Altaylı şu ifadeleri kullandı:

Çok değil, üç gün önce yazmışım, “Bakın Türk futbolunda bundan sonra daha neler olacak” diye.

Türkiye Futbol Federasyonu adı altında örgütlenmiş “Kaos Kurumu”nun Halil Umut Meler’in yumruklanmasından sonraki “tavırsızlığı”, AK Partili milletvekillerinin Ankaragücü’ne yaptığı “Ceza verdiler, özür dileriz” ziyareti ve hakemleri hedef gösteren kulüp başkanlarının Halil Umut Meler’i ziyareti sonrası yazmışım bunu.

Ve olmaya başladı. Merak etmeyin bu daha “Entrée”…

Dün önce Şırnak’ta bir karşılaşmada, hakemin burnu kırıldı.

Ardından, İstanbulspor-Trabzonspor maçında İstanbulspor hakem kararına tepki olarak başkanı tarafından sahadan çekildi.

İstanbulspor’un isyan etmesine neden olan olayda, İstanbulspor haklı mıydı?

Bence haklı idi.

Pozisyonda verilmeyen bir faul vardı ve o pozisyon dönüp, İstanbulspor kalesinde gol oldu.

Açık bir hakem hatasıydı, VAR da hataya ortak olunca, mesele hata olmaktan çıkıp kasta dönüşmüştü.

Bu kasıtlı hakem tavırları geleneksel bir hal aldığı için de, sahalar barut fıçısı gibiydi.

Peki Türk futbolu nasıl bu hale geldi?

Asında üç günlük bir süreç değil bu…

Medyanın, futbol dünyasının, siyasetin hepsinin ortak suçu.

Yıllar önce en azından siyaseti bu işin bir nebze dışında tutmak için, futbol federasyonu özerkleştirilmişti.

AKP ile birlikte her türlü özerk kurum AKP’lileştiği için siyaset yeniden elini, kolunu, bacağını futbolun içinde soktu.

İktidarın futbolu ilk müdahalesi Hasan Doğan ile başladı.

Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın arkadaşı, Erdoğan’ın bir başka dostu Remzi Gür’ün Ramsey’deki ortağı ve AK Parti’nin ilk yayın organı Star gazetesinin de patronu idi.

Ama ahlaklı ve edepli bir adamdı. “Ben Başbakan’ın dostuyum” diyerek kamu ihalelerine girmeyeceğini açıklamış biriydi ve üstelik de spor dünyasına yabancı değildi. Beşiktaş Kongre üyesiydi, Boks Federasyonu yönetim kurulundaydı.

Kısa süren Futbol Federasyonu Başkanlığı, Fatih Terim’le Bodrum’da yediği bir yemek sonrası geçirdiği kalp krizi ile hayatını kaybetmesi sonucu noktalandı.

Hasan Doğan sonrası iktidar elini futboldan hiç çekmedi.

Futbol Federasyonu başkanları artık iktidar katında belirleniyordu.

Hüsnü Güreli’nin arada iki kez birkaç ay vekaleten yürüttüğü başkanlıklar dışında, Mehmet Ali Aydınlar belki de Futbol Federasyonu Başkanı’na benzeyen son Futbol Federasyonu Başkanı oldu.

Beşli çeteden müteahhitler, kamu kaynakları ile iktidara medya oluşturmakla görevlendirilenler futbolun da başına getirildiler.

Haliyle futbol da giderek çürüdü.

Bugünkü Futbol Federasyonu Başkanı ise belki de tüm zamanların en tartışmalısı.

Futbol dünyası ile son dönemde yaptığı kulüp başkanlığı dışında pek yoktu.

THY yönetim kurulu üyesi ve TİM Başkanı idi.

Sonrasında iktidar ile “The Cemaat”in arası açılınca buralardan uzaklaştırıldı.

Ve sonrasında “The Cemaat” ile “The iktidar”ın yeniden barışma sürecinin sanki bir parçası imişçesine futbol federasyonu başkanlığına getirildi.

Burada ne bir saygınlığı, ne de bir otoritesi oldu.

Kurduğu ekibin de kendisinden farkı yok.

Galatasaraylı olduğu için yönetimde olduğu söylenen şahsın, Galatasaray ile tek ilgisi, AKP bürokratı olduğu için bir ara Galatasaray yönetiminde hasbelkader bulunmuş olması.

Yani futbolda da her yol iktidara çıkıyor.

Futbolun çöküşünün ilk işareti futbolun değeri ile ortaya çıktı.

500 milyon dolara kadar yükselen Türk futbolunun naklen yayın değeri, 80 milyon dolara kadar geriledi.

Naklen yayın gelirleri düşerken tribünler de boşaldı.

İktidar ile bir şekilde ilişkili takımlar ve yönetimler dönemi başladı.

İktidar kulüplerin içine kadar elini soktu.

Ve sonunda geldiğimiz nokta bu.

Ve emin olun bu kafa ile bugünleri de arayacağız.

Çare var mı?

Var tabii.

Futbolu kendi dinamiklerine bırakmak.

Parti temsilcisi değil, futbol federasyonu başkanı aramak.

Faruk Süren’i, Ali Şen’i, Hüsnü Güreli’yi, hatta Aziz Yıldırım’ı Federasyon başkanı seçsin futbol camiası bakın bakalım Türk futbolu düzeliyor mu, düzelmiyor mu!

Siyaset elini futbolun yönetiminden çeksin.

Bakın bakalım futbol adam oluyor mu olmuyor mu!

İlgili Haberler