Üniversiteler dertli çözüm yok

Üniversitelerin çoğunluğu ödenek yetersizliğinden şikâyet ederken birçoğu da akademik ve idari personel yetersizliğinden yakındı.

Mali olanaklardan ve ödenek yetersizliğinden de dem vuran üniversiteler nitelikli personel ihtiyaçları olduğunu da dile getirmekten çekinmedi.

Geçen haftaki yazımda birçok akademik personel, ortaya koyduğumuz eleştirilere katıldığını dile getirirken, sorunun bilindiğini ama hükümetlerin bu sorunları duymak istemediklerini belirtiler. Bu yakınmaları büyük çoğunluğun bildiğinden eminim. Nedense kimse ses çıkaramıyor. Arada bir birileri sesini biraz yükseltmeye kalkınca, vay sen kim oluyorsun tepkileriyle karşılaşıyor. Sosyal medyanın trolleri bir anda saldırıyorlar. Ülkede tartışma zemini ortadan kaldırılmış durumda. Doğrular bir kişinin tekelinde. O ne söylerse doğrudur. Bazen de bu söylemler karışıyor. Söylenenler unutuluyor. O zaman trollere acıyorum. Eğitimin bu çıkmazı bir anda olmadı. Yanlışlar karşısında seslerini yükseltenlerin, sesleri kesilince eğitimin karanlık taşları döşenmeye başlandı. Hikaye şöyle başladı.

12 Eylül 1980 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti, eğitimde "Orta Çağ" karanlıklarına yuvarlandı. Türk-İslam Sentezi diye uydurma bir eğitim politikası, sözde Atatürkçü görünen, gerçekte Atatürkçülük ile uzak yakın ilgileri olmayanlar eliyle, Türkiye Cumhuriyeti''nin bugünlerinin taşları döşenmeye başlandı.

 Türkiye''de "üniversite" adını taşıyan kurumların Kuzey Kore''de "üniversite" adını taşıyan kurumlardan bir farkı yok(!) Tümü "siyaset"in güdümünde. Bilim insanı siyasetin güdümünde olamaz. Olursa buralarda "Akademik Eğitim"den bahsedilemez. Türkiye''de Ocak 2022 itibarıyla 209 üniversite adıyla anılan kurum var. Bunlardan sadece 7''sinin diplomaları Edirne''den öteye geçerli. Diğer geri kalan 202 üniversitenin diploması Edirne''den öteye geçmez.

ABD''den Japonya''ya, Avustralya''dan Almanya''ya tüm gelişmiş ve modern ülkelerde zorunlu eğitim 8, öğretim 12 yıldır. Gençler 7. sınıfta rehber öğretmenler yardımıyla hayattaki mesleklerine yönlendirilmeye başlanırlar. Bu gençler 9. -12. yıllar arasında meslekî eğitimlerini alırlar.

Bu ülkelerde Devlet, Özel Sektör ve Üniversiteler iş birliği yaparlar; değişik projeksiyonlar ve analizler ile ülkenin hangi meslek dalında 5 yıl sonra, 10 yıl sonra, 20 yıl sonra ne kadar yetişmiş meslek insanına ihtiyacı olacağını araştırırlar ve bu çalışmalar doğrultusunda insan yetiştirilir.

Türkiye''de ise Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ülke gerçekleri bir kenara itilerek, sadece oy için okullar ve üniversiteler açılmış; özellikle 12 Eylül sonrasında yönetsel, malî ve eğitsel özerklikleri ortadan kaldırılan üniversiteler "yüksek meslek liseleri" düzeyine indirgenmiş; üniversite ve yüksek okullara saçma sapan bir sınavla (dünyada örneği yok) gençler alınmış ve bu gençlerin, rastgele girdikleri bu üniversite ve yüksek okulları bitirdikten sonra da, çoğu mesleği dışındaki alanlarda çalışmaya yönelmiştir.

Üniversitelerimiz bilim yuvaları olmaktan uzaklaşmış ve bunun sonucu olarak gelişmiş/gelişmekte olan ülkeler sıralamalarında en sonlarda yer almaktadır.

Bir diğer gerçek; son yıllarda üniversite sınavlarında 50 bin gencin (bu, bir dünya rekorudur) SIFIR puan alması, orta öğretim sistemimizin çöktüğünün en açık göstergesidir. 12 Eylül öncesi yıllarda bunlar hiç yaşanmazdı.

Son olarak Türkiye Cumhuriyeti''ni yöneten ilgili çevreler, dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan tek aşamalı bu sınavda baraj puanlarını da kaldırdılar ve artık bu sınavda +1 puan dahi alan bir genç, üniversiteye girebilecek(!)

Türkiye''de hiçbir zaman Devlet, Özel Sektör ve Üniversite iş birliği gerçekleştirilememiş. Bu nedenle yüz binlerce genç heba edilmiştir. Boşuna milyarlar harcanmıştır.

Dünyada en pahalı (en değerli) eğitim Teknik Eğitim''dir.

Bugün bakıyorsunuz pek çok meslek dalında haddinden fazla meslek insanı varken, kimi meslek dallarında ise meslek insanına büyük ihtiyaç görülmektedir.

Tüm bu gerçekler Türkiye''nin yanlış yolda olduğunu apaçık göstermektedir. Bunun çözümü ise gerçek ve bilime dayalı bir Eğitim ve Öğretim Devrimi''nde yatmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları