Aboubakar Giresun'u 'fındık gibi' yedi. Zafer Arapkirli'den Nisan soğunda salep gibi yazı

Aboubakar Giresun'u 'fındık gibi' yedi. Zafer Arapkirli'den Nisan soğunda salep gibi yazı
Günboyu spor yazarı Zafer Arapkirli, Beşiktaş'ın Giresunspor'u 3-1 yendiği maçı yazdı...

Futbol koşarak oynanan bir oyundur...

Sabah kalktığımızdan beri aklımızda dilimizde “listeler” vardı.

Kim nereden, kaçıncı sıradan aday?

Kim, kimi kendi listesinden, nereden, kaçıncı sıradan göstermiş?

Hangi lider, hangi ilde, kimi listeye alarak kendi tababını küstürmüş, kızdırmış, kıskandırmış?

Telefonlar yağmur gibi...

“Gördün mü abi? Ne yapmışlar? Yazıklar olsun ya!..”

Sosyal medya yıkılıyor...

“Vay canına... Bu liste nasıl listedir yahu?..”

Tam bıkmış usanmıştım ki, iftar sonrası maça ve maç yazısına odaklanmanın zamanı geldiğinde bir başka listeye odaklanmanın vakti geldi.

Esami listesi...

Benim aklım da iki kanada takılı kalmış durumda.

Hem de haftalardır.

Beşiktaş’ın sağ arkasındaki Rosier’ye, sol ön tarafınndaki N’koudu’ya...

Takıldım. Kimse kusuruma bakmasın.

Hangi ünlü şarkı diyor ya:

“Kapıldım gidiyorum, bahtımın rüzgarına...”

Ben de “Takıldım gidiyorum, Valentin ve Kevin’e...”

Kusura bakma “Şenol Komutan”...

Sen de takılmışsın bir kere, bu hızlı askerlere.

Sevmiyor bunları. Aslında Nathan’ı da pek sevmiyordu...

Pire gibi, zıpkın gibi koşan, top taşıyan, rakibi bunaltan şaşırtan adamları pek sevmiyor.

Ama, Nathan iki maç üst üste, üstelik biri de Kadıköy’de çaktığı füzelerle “Komutan”ı mahcup etmeyi ve bu hafta ilk 11’e girmeyi başardı ama... Cenk Tosun gibi “yürüyerek oynarken, aklı Aboubakar’la yapacağı gol kutlamasına takılı” gözdesini asla terketmiyordu.

Maçın ilk 6-7 dakikasına bakınca, Beşiktaş baskı yaparak zayıf rakibini yıldırıp skoru erken garantilemeyi amaçlıyor gibiydi. 3 ve 4’ncü dakikalarda Cenk ve Nathan’ın girişimleri başarılı olsa, “Erken Türküler” söylemeye başlayacaktı Dolmabahçe’deki tribünler.

Ama çabuk toparlanan Giresunspor, ev sahibi Karakartal’ın sol kanadını koridora çeviriverdi. 21’nci dakikada bu kez soldan gelen Giresun, Bosna Hersek’li santrforu Riad Bajic yakın mesafe vuruşu ile durumu 1-0 yaptığında, tribünler “Nerede o geçen haftaki Kadıköy fırtınasının kahramanları?” diye mırıldanmaya başlamıştı.

Ama herkes biliyordu ki, geçen haftaki “fırtına”nın nedeni, oyunu Beşiktaş’ın sahasına yıkıp gerisini boş bırakan Fenerbahçe’ydi.

Tabii ki Cenk, Abu ve Nathan’ın müthiş performanslarını unutmamak lazımdı o görkemli Kadıköy Zaferi’nde.

Gol, Beşiktaş’ı biraz kendine getirirken, 1 dakika sonrasında 22’de, Aboubakar’ın girişimi kaleciye takıldı. 34’te Cenk’in sakatlığı, oyuna alınan Gedson

Yazının orijinalini okumak için tıklayın: 

Fernandes’e bir şans oluyordu.

Ve kronometre 37’yi gösterdiğinde Salih Uçan’ın ceza sahası çizgisine yakın içeri yolladığı top bir penaltıya yolaçtığında, beyaz noktaya topu diken Vincent Aboubakar “cool” bir vuruşla, skoru eşitledi.

Raşid Ghezzal’ın o “geometrik ölçülüp biçilmiş topu, 41’de direğe vurmayıp içeri girse, Kartal erken havaya girebilirdi bile.

Aboubakar’ın, 45+5’de sağ çaprazda aldığı topu gol yapmaktan başka şansı yoktu ve yapıverdi.

Ama, sahada “göğüs vuruşturma kutlaması” yapacağı partneri Cenk yoktu maalesef. Tosun Paşa, soyunma odasında gelecek kutlamaların hayalini kurarken, adeta “Komutan’ı sinir edercesine, soldan “N’koudu taklidi” yapan Masuaku, onun hızlı temposuna “pire gibi” yetişen Redmond ile topu buluşturunca, 3’ncü gol geliverdi.

Bu Nathan denen çocuk neden bu kadar çok koşuyor ve sürekli pozisyon arıyor böyle? Tüh!...

Geçen hafta ne yazmıştık?

“Adam Cebunde Taşur, Senun Gibi Geluni...”

Efendim?

3’ncü golden sonra derin bir “ohhh” çeken Karakartal, sahaya iyice yerleşip, vitesi de istediği gibi ayarlarken, Giresun’un 75-80 arası baskısına da soğukkanlı biçimde cevap vermeyi bildi.

Geride kalan dakikalar ise “formalite” niteliğine büründü.

Hafta içinde Kardiyoloji servisinde “Pit stop yapan” bu fakirin yüreğini de biraz ferahlattı.

Maçın ana fikri:

Futbol, 11’er kişilik iki takım halinde ve çabuk oynayan oyuncularla oynandığında netice alınan bir oyundur.

Belki de Şenol Hoca, Nathan''ı 95 dakika sahada tutarak, bu mesajı aldığını gösteriyordu tribünlere.

İlgili Haberler