Öğretmenler sınava tepkili

Öğretmenler sınava tepkili

Öğretmenler şu görüşte birleşiyor; kariyer basamağına değil itibara ihtiyacımız var. İktidar Millî Eğitim üzerindeki oyunlarına son olarak bir oyun daha ekledi. Bilindiği gibi eğitim bu ülkede üzerine en çok kişinin, en çok konuştuğu konular arasında yer alır. Bu vesileyle eğitim konusunda yapılacak değişimler, toplum ve eğitimciler arasında destek bulmadığında başarılı olmasına olanak yoktur. AKP hükümeti eğitimde yapacakları değişikliklerin rotasını, halktan ve eğitimden uzak, parti çıkarları ve belli bir görüşün rotasına çevirdiği için bir türlü başarılı olamadı. Çünkü uzun zamandır siyasetin domine ettiği, kutuplaştırdığı eğitimcilerin eğitime tek odak üzerinden baktıkları hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçektir ki bu da körlüğe neden olmaktadır. Son zamanlarda öğretmenler arasında Millî Eğitim Bakanlığı''nın açıkladığı "Uzman Öğretmenlik / Başöğretmenlik Eğitim Programı ve Yazılı Sınav Takvimi"ne yönelik tepkilerin arttığını görüyoruz.

Sınav iptal edilsin

 Öğretmenlerin özellikle sosyal medyada başlattıkları ve 19 Kasım 2022 tarihinde yapılacak olan yazılı sınavın iptaline yönelik isteklerini görmemezlikten gelemeyiz, ancak bu tepkilerin zamanlaması ve biçimini de sorgulamaktan da geri duramayız. Bu yönetmelik ile öğretmenlik mesleği üç basamağa ayrılmış, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak sınıflandırdı. İşin kısa özeti sınav ya da sınava hazırlık süreci eğitimler basit görünmekle beraber içinde kopardığı da gerçek bir fırtına. Bu yasa ile en basitinden öğretmenlerin motivasyonlarını artırmanın, toplumsal algılarını güçlendirmenin ve özlük hakları açısından ücretlerini artırmanın yolu olarak bu sınav seçilmiş. Aslına bakarsanız verilen ya da alınması planlanan unvanların (uzman öğretmen/başöğretmen) karşılığı alınacak olan ücret artışlarından çok daha büyük anlamlar ifade etmektedir, bu nedenle de bu beklentileri karşılamanın ve ücretleri artırmanın tek yolunun bile isteye bu öğretmenleri ayrıştırmaktan geçmemeli diye düşünüyorum. Bu nedenle aynı işi yapan öğretmenlerin farklı ücretler ile aynı okulda aynı sınıf seviyesinde farklı şubelerde derse girdiği gerçek zaman diliminde ortaya çıkacak eşitsizlik ve adaletsizlik ayrıca önemli bir sorundur.

Öğretmenleri sınıflandırmayın

Öncelikle 100 soruluk çoktan seçmeli bir sınavla, öğretmenleri sınıflandırmak başlı başına bir problem. Öğretmenler, psikologlar veliler ve hatta öğrenciler girilen ulusal sınav sonuçlarına bakarak çoğu öğrencimize "Sınav" sadece bir değerlendirme sürecidir ve senin gerçek performansının tek başına belirleyicisi değildir diyoruz hem moral anlamında hem de inandığımız düşünce olduğu için. Peki, ülkemizde görevli bir milyonu aşkın öğretmenlerin yarıdan biraz fazlası bu eğitimlere ve sınava girmeyi gerekli görüyorsa, sınav sonuçların açıklanmasından sonra yaşanabileceklere ne diyeceğiz, hiçbir şey. Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenliğin özel bir kanuna kavuşması amacı ile tüm öğretmenlerin yıllardır talep ettiği, öğretmenlerce eksikliği hissedilen bir hak temelli bir yasal düzenlemedir. Ancak gerçekte mevcut halinin bu beklentiyi karşıladığı söylenemez. Mevcut kanunda tüm eğitim paydaşlarının ortak aklı ile ve siyasilerin desteği ile çoğunluğun kabul edebileceği yeni bir yasa düzenlenmelidir. Ortaya konulan bu yanlışlığa siyasilerden, akademisyenlere ve yazarlara kadar tüm toplum karşı çıkıyor. Aklın yolu bir.

Toplum karşı çıktı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mahfi Eğilmez ve Prof. Dr. Celal Şengör konu ile ilgili şu yorumlarda bulundular;

Kemal Kılıçdaroğlu: "Öğretmenlik kutsal meslek, öğretmenler de değerlimiz. Ömrünün yarısını evlatlarımızı yetiştirmeye adamış öğretmenlerimizi bile kariyer sınavına tabi tutmak istiyorlar. Bu onur kırıcı bir davranış. Öğretmen kariyer sınavı rencide edici olduğu için daha makul bir çözüm bulmak üzere çağrı yapmıştım. Yanaşmadılar. Öğretmenlere sesleniyorum; bu saygısızlığa katlanmak zorunda değilsiniz, bu sınava girmeyin. Sizleri incitmeyecek çözümü seçimden sonra birlikte (konuşarak) buluruz."

Ekonomist Mahfi Eğilmez: "Eğer topluma gerekli olan elektrikçi, kaynakçı, tamirci, tezgâhtar ise o zaman üniversite değil meslek okulu açmak gerekir. Üniversite bitirdiği için kendini mühendis, iktisatçı, işletmeci sanan ve bunun karşılığını göremediği için mutsuz olan insanların sayısı giderek artıyor. Üniversite meslek okulu değildir. Bilim öğrenilen yerdir. İyi öğrenen meslek sahibi de olur bilim insanı da. Yeter ki iyi öğrensin, üniversitenin vereceği diplomayı değil bilgiyi hedeflesin."

Prof. Dr. Celal Şengör: "Okul tuvaletine sabun bile koymayan ama odasını saraylar gibi döşeyen okul müdürleri temizlenmedikçe, eğitim sistemi değişmez!.. Bir eğitim kurumunun başarısı hangi değerleri, nasıl aktardığı ile ölçülür."

Yazarın Diğer Yazıları