Öğretmenlik Kanunu mesleğin şahsiyetini sorgulatıyor!

Öğretmenlerin işi zor, eğitimin en büyük sorunu tek bakışlı olması ve ben bilirim anlayışıdır.

Eğitimin güncel sorunlarının dile getirilmesi adına son günlerde pek çok tartışma alanı bulunuyor. Bunlar arasında yakın zamanda gerçekleştirilen "20. Millî Eğitim Şurası". Antalya''da gerçekleştirilen ve Millî Eğitim''deki yönetimsel boşlukların ve acı tablonun ortaya konulduğu "XX. Özel Okullar Sempozyumu" ve son olarak acele ile bir çırpıda yasalaştırılan "Öğretmenlik Meslek Kanunu." İki ay gibi kısa bir zamanda eğitim ile ilgili çok önemli başlıklardır bunlar. Bir de ekonomik gelişmelerin sonucunda enflasyonun resmî ve gayriresmî sonuçlarının yarattığı müthiş enflasyon ve bununla birlikte gerçekleşen zam dalgasını da unutmamak lazım.

Zamların yarattığı tsunami, eğitim ile ilgili her kaleme ücret artışı olarak yansıdı. Okul servislerine yapılan zamlar, özel okulların ücretlerinde gerçekleşmesi beklenen yüksek artış oranları, asgari ücrete yapılan artış ile devlet ve özel okul öğretmenlerinin ücret farklılıklarının yarattığı uçurum tüm bu zamların bir sonucu oldu.

"20. Millî Eğitim Şurası"nın başından sonuna kadar olan süreç ve sonuçta ortaya çıkan kararların getirdiği hayal kırıklığının üstüne, geçen hafta içerisinde yasalaşan "Öğretmenli Meslek Kanunu"nun yarattığı huzursuzluk, siyasi partiler, STKlar ve öğretmenler tarafından sosyal ağlar aracılığı ile sıkça dile getirildi.

Öğretmenlik kanunu aidiyet ve kimlik meselesidir

Eski Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk''un dediği gibi Öğretmenlik Kanunu esasında aidiyet ve kimlik meselesidir. Avukatların, askerlerin ve doktorların kendilerine ait kanunları bulunuyorsa, öğretmenlerin de kendilerine özel bir öğretmenlik kanunlarının olması uzun zamandır istenmekteydi. 657 sayılı DMK sıkıştırılmış bir özel alan olan öğretmenlik için 1970''lerden beri öğretmenlik meslek kanununun çıkması arzu edilmesine rağmen hep siyasiler nedeniyle ötelenmiştir. Bugün ise yine siyaset tarafından tek yönlü, öğretmenlerin görüşleri alınmadan alelacele çıkarılmış bir kanun bulunuyor karşımızda. Öğretmenlerin kendi meslekleriyle ilgili düşünceleri; mesleki davranışlarını, mesleğe yönelik bağlılıklarını ve mesleki başarılarını yakından ilgilendirir. Bu sebeple öğretmenlik mesleğinin toplum tarafından nasıl algılandığı kadar, öğretmenlerin kendilerini, mesleklerini, mesleklerine yönelik toplumsal algıyı nasıl değerlendirdikleri önem kazanır.

Tüm girişimlere rağmen öğretmenlerin görüşlerinin ve beklentilerinin yansıtılmadığı bu kanun ile Üniversiteler''de yüksek lisans ve doktora programlarının sayısını artıracaklar ve sınava hazırlık kursları ile test sektörüne (yayıncılar) yeni bir kazanç kapısı açacaklar. Öğretmenlik meslek kanunu para ile tez yazımını artıracak, bu üniversitelerin ve bu tezleri yöneten akademisyenlerin akademik yeterliliklerini olumsuz etkileyecektir. 

Bugün Eğitim Fakültelerini bitirmelerine rağmen gece gündüz çalışıp kurslarda sınavlara hazırlanan ve başarılı olup atanan öğretmenler, maaşlarına 1000 lira ilave artış için Sınav/Kurs/Para sarmalında kalmaya ve bu sistemin kurbanı olmaya devam edeceklerdir.

Bu kanunun aidiyet ve kimlik kazandırmaktan çok uzak olmasının yanında kariyer basamakları için insanın hırs, rekabet ve yarışma yoluyla kendine uyguladığı şiddeti daha da pekiştirecektir. Öğretmenlik kanunununda olması gereken ve beklenen meslek standartlarını ortaya koyacak görev ve sorumluluklarını netleştirecek hak ve hukukunu koruyacak toplumsal statülerini ve saygınlığını yükseltecek maddelere yer verilmemiştir. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin durumlarını iyileştirecek ve kadrolu öğretmenlik sistemini kurumsallaştıracak da hiçbir madde bulunmamaktadır.

Saydam ve katılımcı bir süreçte hazırlanmayan, öğretmenlerin görev, hak ve sorumluluklarını düzenlemekte oldukça yetersiz ve öğretmenlerin ihtiyaçlarına yanıt vermeyen bu kanun ile ilk ayrımcılığa uğrayan güvencesiz çalıştırılan özel okul öğretmenleri olmuştur. Özel okullardaki öğretmenler ''uzman öğretmen'' sınavına girebileceklerdir ancak maaş zammı ve özlük haklarından yararlanamayacaklardır. Bu da ayrışmanın ve ötekileştirmenin bir başka adıdır.

Görevde yükselmeyi, alınan eğitimlere ve sınav başarısına endeksleyen, öğretmenlerin motivasyonlarını yükseltecek ve çalışma şartlarını iyileştirerek nitelikli öğretmen yetiştirilmesine yönelik de hiçbir hüküm barındırmayan bu kanun önümüzdeki günlerde ve yıllarda Millî Eğitim Bakanlığı''nın başını ağrıtacak en büyük sorunlardan birisi olacaktır. Üstelik Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer''in "Öğretmenlik Meslek Kanunu" MEB''in 60 yıllık birikimi ile hazırlandı sözüne rağmen.

Yazarın Diğer Yazıları