Fransız işgalini savunan Halil Konakçı İngiliz ve Rus işbirlikçisi Şeyh Said’e sahip çıktı

Yakın geçmişte Hatay’ı Arap yurdu ilan eden ve Fransız işgalini savunan, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Halil Konakçı’nın skandalları bitmek bilmiyor. İmamlık görevinde olduğu için Diyanet'ten maaş almaya devam eden Konakçı bu sefer de Cumhuriyet düşmanı Şeyh Said’e sahip çıktı.

Diyarbakır’da kayyım belediyesinin yeni yapılan bir bulvara Şeyh Said’in adını vermesi üzerine tartışmalar başlamış ve siyasete de sıçramıştı.

Kamuoyunda bir süredir devam eden bu tartışmalara Diyanet’in imamı olan Halil Konakçı da dahil oldu.

Sosyal medya hesabından, bir sohbetinden kesit yayınlayan Konakçı, “Şeyh Said efendi bir hain değil birçok vesika ile ispatlandığı üzere sadece yıkılan dini değerlerini korumaya çalışan ve bu uğurda şehid olan bir Müslümandır” ifadelerini kullandı.

gbsautmwiaarsog.jpg

ÖZDAĞ VE İNCE TEPKİ GÖSTERDİ

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Konakçı'nın bu paylaşımı üzerine "Vatan hainleri ihanette birleşir ve dayanışma içine girerler. Şeyh Said emperyalizmin uşağı, Rusların ve İngilizlerin postal yalayıcısı idi. Şeyh Said’in vatan haini olmadığını düşünenler modern dönem hainleridir" açıklamasıyla tepki gösterdi.

1024xauto.webp

Konakçı’nın bu sözlerine Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce de çok sert bir tepki gösterdi. İnce, ‘‘"Sadece Şeyh Said değil, Halil Konakçı da haindir!" ifadelerini kullandı.

1024xauto-1.webp

'KİM ÖVGÜ YAĞDIRIYORSA ONUNLA AYNI ÇUKURDADIR'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “hain” dediği, iktidar ortağı HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun “şehit” ilan ettiği Şeyh Said, cumhur ittifakını da adeta ikiye bölmüş durumda.

Konuyla ilgili konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli’den çok sert ifadeler gelmişti. Bahçeli, ‘Hınıslı Said bir vatan hainidir’ dediği konuşmasında, ''Türkçe’miz şerefimiz, anamızın ak sütü, varlığımızın sancağı, geleceğimizin güvencesi, bekamızın can evidir. Bununla eşzamanlı olarak bir isyan elebaşının adeta bir kahraman olarak tanım ve telaffuzu sabır taşımızı çatlatmıştır. Tarih ve milletin huzurunda söylüyorum; Hınıslı Said bir vatan hainidir, yaşadığı dönemin terörist başıdır, katildir, canidir, emperyalizmin uşağıdır. Piran’da askerlerimize saldıran, halkı isyana teşvik eden, Genç, Palu, Elazığ, Silvan, Lice, Varto işgaline kalkışıp Diyarbakır’ı ele geçirmek için saldırı düzenleyen, eğer bu işgal başarılı olsaydı İngiltere’den sözde Kürdistan için destek isteyeceğini itiraf eden bir soysuza kim övgü yağdırıyorsa onunla aynı çukurdadır. Onlara dikkat ediniz, kalpleri milletle çarpmaz, gözleri milletle yaşarmaz, göğüsleri milletle kabarmaz.

2014 yılında Şeyh Said isminin Diyarbakır’da bir bulvara verilmesi, en başta Diyarbakırlı kardeşlerime ağır bir hakaret ve saygısızlıktır. Çünkü teröristlerin geçim kapısı Türk ve Kürt düşmanlığıdır. Bunlar kan içen vampirlerdir. Şeyh Said silahlı ayaklanmasında askerlerimiz, yöre insanımız şehit olmuş ve yaralanmış, gasp, yağma ve hırsızlıklarla genel asayiş bozulmuştu. Allah’a çok şükür kahraman Türk askeri ayaklanmayı bastırmış ve ayaklanan teröristlerin başını ezmiş; Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan 80 sanıktan 48’i 1925 yılının 28 Haziranı 29 Hazirana bağlayan gecesinde darağacına çıkarılmıştır'' ifadelerini kullanmıştı.

1660678890-828207.png

SİNAN MEYDAN ŞEYH SAİD’İN KİM OLDUĞUNU TANE TANE AÇIKLAMIŞTI

Şeyh Said’le ilgili yaşanan tartışmalara geçtiğimiz aylarda cevap veren tarihçi Sinan Meydan kaleme aldığı yazısında Şeyh Said’in kim olduğunu teker teker açıklamıştı.

Meydan, ‘Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak isteyenler kimin kahramanıdır?’ başlık yazısından şu ifadeleri kullandı:

“Şeyh Sait,13 Şubat'ta Piran'da ayaklandı.İsyancılar burada bir jandarma teğmenini esir alıp bir eri şehit ettiler.Telgraf hatlarını kestiler.Piran'dan Eğil bucağına geçtiler.Bucak müdürüyle 10 jandarmayı esir aldılar.

Daha sonra Genç hapishanesini ve jandarma dairesini bastılar, oradaki jandarmaları da esir aldılar. İsyancılar, 16 Şubat'ta Genç'in merkezi Darahini'ye saldırdılar. Burada üç gün üç gece kaldılar. Şehri yağmaladılar.

Burada Ziraat Bankası'na el koydular. Buradaki isyanı Ankara'ya bildiren öğretmen Mehmet Zeki'yi önce hapsettiler, sonra öldürdüler. Oradan Diyarbakır yolu üzerindeki Lice'ye hareket ettiler.

Bu güzergah üzerindeki Hani bucağını ele geçirdiler. Lice-Hani, Çapakçur-Palu telgraf hattını kestiler.İsyancılar Çapakçur, Muş, Diyarbakır olmak üzere üç kola yarıldılar. Çapakçur Hükümet Konağı'na saldırıp orayı ele geçirdiler.

İsyancılar, 20 Şubat'ta, üzerlerine gelen Türk Ordusu'yla çatışmaya başladılar. 21 Şubat'ta Yarbay Cemil komutasındaki bir süvari alayını pusuya düşürüp esir aldılar. Ellerinde yeşil bayrak ve Kuran'larla ilerleyen asilere halk arasından da yardım edenler oldu.

2 Mart'ta isyancılar Elazığ'ı ele geçirip yağmaladılar. Diğer taraftan Şeyh Abdullah, Muş cephesini tutarak Varto'yu aldı ve Erzurum'a doğru ilerlemeye başladı. Şeyh Sait ve adamlarının asıl hedefleri Diyarbakır'dı.

7Mart'ta kendilerine katılan aşiretlerle Diyarbakır'a saldırdılar. Kuzeyde surlar dışında yapılan savunmayla geri püskürtüldüler. Güneyde ise içeriden yardım alarak şehre girmeyi başardılar. Fakat General Mürsel Paşa'nın gönderdiği süvari kuvvetleri asileri geri püskürttü.

Şeyh Sait ve eşkıyaları ilk kez 8 Mart'ta yenilerek geri çekildiler. Ordu birlikleri Varto, Elazığ ve Diyarbakır üzerinde temizlik harekatına başladı. Asiler dört bir yandan kuşatıldı.

Nisan başında Silvan, Palu ve Piran asilerden geri alındı. Nisanın ikinci haftasında özellikle Tük Hava Kuvvetleri'nin operasyonlarıyla isyan bastırıldı.

İsyanın elebaşlarından Şeyh Sait ve Seyit Abdülkadir yakalandı. Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, 23 Mayıs 1925'te Seyit Abdülkadir ve 5 arkadaşını, 28 Haziran 1925'te de Şeyh Sait ve 46 arkadaşını idamla cezalandırdı.

Cumhuriyeti daha doğarken boğmayı amaçlayan Şeyh Sait İsyanı güçlükle bastırıldı. Cumhuriyet yaşamaya devam etti. Ama Musul kaybedildi. Sonuçta isyan İngilizlere yaradı.

Şeyh Sait İsyanı'ndan sadece iki hafta önce Erzurum Milletvekili Ziyaeddin Efendi, Meclis kürsüsüne çıkarak “yeniliğin”, işret, dans ve plaj sefasından başka bir şey olmadığını söylemişti.

Ona göre “fuhuş” artmıştı! Müslüman kadınlar edepsizleşmişti! Sarhoşluk teşvik olunuyordu! “Dini hisler” rencide oluyordu! Yeni rejim sadece “ahlaksızlık” getirmişti.

Ona göre “Rezil bir idare” memleketi çamurlar içine sürüklemişti! Şeyh Sait, sorgusunda, Ziya Hoca'nın meclisteki bu açıklamalarından çok etkilendiğini itiraf edecekti.

Ocak 1925'te Şeyh Sait imzalı bildiriler Doğu Anadolu'da elden ele dolaşmaya başlamıştı. Bu bildirilerde “Hilafetsiz Müslümanlık olmaz!” deniliyor, Cumhuriyet “dinsizlikle” suçlanıyordu. Bildiriler ileri bir teknikle basılmıştı. İsyancıların elinde yabancı silahlar da vardı.

Piran'a gelen Nakşibendi şeyhi Şeyh Sait, verdiği vaazda şunları söylemişti: "Medreseler kapandı. Din ve Vakıflar Bakanlığı kaldırıldı. Din okulları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Gazetelerde bir takım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye... cüret ediyorlar"

Şeyh Sait sorgusunda, amacının “hükümete şeriat hükümlerini uygulatmak” olduğunu söylemişti.

Şeyh Sait'in sorgusunda söylediklerinden bir bölümü şöyle konuşmaların bir bölümü şöyle: Soru:“Niye isyan ettin?” Cevap:“Medreselerde fıkıh okudum… Şeriat hükümleri uygulanmazsa kıyam vaciptir. Kaza ve kader beni buraya sevk etti…"

Soru: “Yunan ordusu İslamiyet'in merkezini ayaklar altına almışken cihadın farzlarını niye yerine getirmediniz?” Cevap: “O zaman muhacirdik ve perişan haldeydik!”

Soru: “Din hükümlerinin zedelendiğini söylerken neyi kasettiniz?” Cevap: “İçki yasağı kaldırıldı.”

Soru: “Şeyh yalan söyler mi?” Cevap: “Eh! Söyler ya! Allah bilir!”

Soru: “Ziya Hoca'nın beyanatını duydun mu?” Cevap: “Ziya Hoca'nın beyanatını Sebilürreşat'ta, daha başka yerlerde okurduk... Okurduk ki kız mekteplerinde İslamiyete aykırı şeyler oluyormuş! Kızlar piyano çalıyorlar, erkekler keman çalıyorlar, sabaha kadar sohbet ediyorlarmış…”

Soru: “Neden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programını beğendin?” Cevap: “Çünkü ‘içkiyi, fuhuşu yasaklayacağız!' demesi hoşumuza gitti. Bir de ‘dine hürmetkâr olduklarını' söylüyorlardı.”

Soru: “Asker-i Rum nedir?” Cevap: “Biz Kürtler, Türk askerlerine ‘Asker-i Rum' deriz. Tabirdir, öyle deriz!

Soru: “Din kalktı!' diyorsun. Namazını kılmıyor muydun? Camilerde ezan okunmuyor muydu? Cevap: “Evet, ibadetime kimse karışmıyor, her isteyen namazını kılabiliyor ve camilerde ezan okunuyor… Fena yaptık! Bundan sonra iyi olur inşallah!

Sonuçta Şeyh Sait, daha yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetini kurulurken yıkmaya teşebbüs etti. Bu sırada dini kullandı. Şehirleri ele geçirdi, yağmaladı, isyancılar Mehmetçiği esir aldı, Mehmetçiğe kurşun sıktı. İsyan, İngilizlere yaradı. Musul kaybedildi. Ne kahramanı?İhanet bu.

FRANSIZ İŞGANİNİ SAVUNMUŞTU

Öte yandan Konakcı'nın skandalları bitmek bilmezken, kendisi daha önce de Fransız işgalini savunmuştu. Konakçı işgali savunduğu konuşmasında, “Hatay’ın çoğunluğu Arap’tır. Kürt ve Arap kardeşlerimiz var orada. Hala da öyle. O zaman da öyleydi. 1938’e kadar Fransız işgalindeydi. ‘Sınırın içinde mi kalsın dışında mı kalsın’ tartışmaları vardı. Ezan yasağı 1932’de geldi.

Fransızlar, ezanı Hatay’daki Müslüman köylerinde, camilerinde yasaklamadılar. Yine Fransız işgalindeki Hatay merkezinde, köylerinde ezan ‘Allahü ekber’ diye okundu 1938’e kadar. 1938’de Hatay Türkiye topraklarına katıldığında ilk yapılan iş ezanın yasaklanması oldu. Yani Fransız’ın yapmadığı zulmü bu topraklarda yaptılar” ifadelerini kullanmıştı.

screenshot-1-001.png

İlgili Haberler